Tuhaf Gökada: Hoag Nesnesi

İçinde milyonlarca yıldızı barındıran tuhaf bir sistem..

Art Hoag 1950 yılında şans eseri bu nesneye rastladı ve onun zarif yapısını gören ilk kişi oldu. Tuhaf yapısıyla Hoag Nesnesi halkalı bir gökadadır ve galaksimiz Samanyolu' ndan biraz daha büyüktür. Kendisini keşfeden gökbilimci Hoag' ın adını almıştır. 600 milyon ışık yılı uzaklıkta Yılan Takımyıldızında yatan nesne, bize Güneş Sistemi' mizin incisi Satürn'ü anımsatıyor. Benzersiz yapısı birçok gökbilimciyi etkilemiştir.

Halka kısmında genç,mavi,sıcak,parlak mavi yıldızlar daha yoğun iken, merkeze yakın bir konumda daha yaşlı ve daha kırmızı yıldızlardan oluşan yaşlı sarı bir çekirdek mevcut. İkisinin arasında ise karanlık görünen bir boşluk var (Boşluktan, şans eseri daha uzakta olan bir gökada görülebiliyor.)

Hoag Nesnesi' nin nasıl oluştuğu henüz bilinmiyor. Ancak bu nesneye benzer başka cisimlerde tespit edilmiştir (Örnek olarak Araba Tekeri Gökadası). Bu nesnelerin tamamı "Halkalı Gökadalar" sınıfında toplanmaktadır.

Peki nasıl oluşmuş olabilir? Yapılan gözlemlerde nesnenin son 1 milyar yıl içerisinde hiçbir gökada ile etkileşime geçmediği görülmüştür. Gökada milyarlarca yıl önce olan bir gökada çarpışmasından arta kalmış olabilir ya da şimdiye kadar çoktan yok olmuş gitmiş merkezi bir çubuğun kütleçekimsel etkisi olabilir.

Taner Göçer


Tuhaf Gökada: Hoag Nesnesi
    R. Lucas (Uzay Teleskobu Bilim Enstitüsü [STScI] / Gökbilim Araştırmaları İçin Üniversiteler Birliği [AURA]), Hubble Miras Ekibi, NASA
Devamı...>>

M101: Fırıldak Galaksi

Fırıldak Gökadası (ayrıca Messier 101 veya NGC 5457 olarak da bilinir) 27 milyon ışık yılı uzaklıkta Büyük Ayı yönünde bulunan ve tam karşıdan görülen sarmal galaksidir.

Pierre Méchain tarafından 27 Mart 1781 tarihinde keşfedilmiş ve Charles Messier, konumunu doğrulayarak kataloğuna eklemiştir.

24 Ağustos 2011 tarihinde galakside SN2011fe adında bir süpornava gözlemlenmiştir.


Galaksimizle hemen hemen aynı boyutlarda olan galaksi 170.000 ışık yılı çapındadır.
Galakside devasa ve son derece büyük olan HII bölgeleri mevcuttur.

M101'e eşlik eden 5 gökada vardır. NGC 5204, NGC 5474, NGC 5477, NGC 5585, ve Holmberg IV. 


                              Adam Block, Lemmon Dağı Gökyüzü Merkezi, Arizona Üniversitesi
Devamı...>>
HD 98800'ün Dört Güneş'i

Gökyüzünde dört Güneş'e birden sahip olmak nasıl bir şey olurdu?

HD 98800 sistemindeki gezegenler, eğer mevcut iseler, böyle bir manzaraya sahip olacaklardır. HD 98800, Samanyolu Gökadası'nın bizimle aynı bölgesinde ve bizden yalnızca 150 ışıkyılı ötede yer alan, çoklu bir yıldız sistemidir. Yıllardır HD 98800 sisteminin bir çifti toz diski ile çevrelenmiş olmak üzere, iki tane çift yıldıza sahip olduğu biliniyordu. Yıldız çiftleri birbirlerinden yaklaşık 50 GB (gök birimi) uzaklıkta yer alıyorlar ki; mukayese edebilmek için Plüton'un yörüngesinin hemen dışında denilebilir .http://www.bulutsu.org/


 Aşağıda bir sanatçının, yakınlardaki bir gözlemci için HD 98800'ün nasıl görünüyor olabileceğini betimleyen çizimi görülüyor.


                                        NASA, JPL-Caltech / T. Pyle (Spitzer Bilim Merkezi
Devamı...>>

Kozmik Yıldönümümüz: Büyük Patlama'nın yankısı 50 yıl önce bugün keşfedildi!!

Karl Jansley gök cisimlerinin ışık dalgalarını yaydıklarını, ayrıca radyo dalgalarının da yayabildiklerini ortaya çıkarmıştır. Buluş bir çığır açmıştır ki, insanlık yeni bir uzay keşif çağına yönelmiştir. Radyo Astronomi Çağı. Bu buluştan sonra artık insanlık Uzay'ı dinleyerek de öğrenmiştir.

Günümüzden tam 50 yıl önce bugün, yani 20 Mayıs 1964 tarihinde iki bilim adamı Samanyolu' nu incelemek için yine aynı hassasiyetle çalışıyordu. Arno Penzias ve Robert Wilson...

Ses kanallarında bir sorun olduklarını sezdiler. Gizemli bir ses sürekli onların dikkatini dağıtıyor ve araştırmalarını bozuyordu. Bu olayı teknolojinin bir kusuru olarak düşündüler. İlk iş olarak antenlerinin içindeki güvercin dışkılarını temizlediler. Ancak sesin yine de kaybolmadığını gördüler.

İki bilim adamının aslında duydukları ses, evrenin doğumundan kalan kozmik radyasyondu. Bu ses kayda değer en eski sestir ve bu olay evrenin belirli bir anda doğduğuna dair ilk deneysel kanıttır.


Kozmik Yıldönümümüz: Büyük Patlama'nın yankısı 50 yıl önce bugün keşfedildi!!
                                                         Arno Penzias ve Robert Wilson...
Devamı...>>

Gizemli Bir Dünya: Triton

1846 yılının Ekim ayında William Lassel yeni keşfedilen bir gezegen olan Neptün'ü gözlemliyordu. Neptün'ün halkası olduğu konusunda çalışmalar yaparken daha ilgi çekici olan bir şey keşfetti. Neptün'ün bir uydusu vardı. Çalışmalara önemini arttırıp, hata olabilecek herşeyi gözden geçirmesine rağmen uydunun yeri bozulmadı. Böylece Lassel, yıllarca bitmeyecek paradoksların başlangıcı oldu.

Triton uydusu Neptün'ün bilinen uydularının en büyüğüdür. Onun bizden çok uzaklarda olması Triton hakkında bilinmeyenleri hem merak ettiriyor hem de onu çözmemiz yolunda büyük çabalar sarf etmemize neden oluyor.

Güneş Sistemi' ndeki tüm diğer uydulardan farklı olan bu garip dünya için "gizemli" kelimesini kullanmak elimizde değil. Birçok bilinmeyeniyle birlikte kendini adeta saklayıp, bürümüş durumda.

Uranüs'ün üç dış uydusu ve Jüpiter- Satürn gezegenlerinin dış uydularının büyük bir kısmıda Triton uydusu gibi ters bir yörüngeye sahiptir. Ancak dıştaki uydular çok küçüktür ( En büyüğü Phoebe). Bu uydu bile Triton'un çapının sadece %8' ini oluşturuyor. Bilim adamları ters yörüngesi olan uyduların, başka yerlerden gelen ve gezegenlerin çekim gücüne kapılmasıyla veya çarpışma yoluyla bu yörüngeye sahip olduklarını düşünüyor. Peki nasıl oluştular? Triton uydusu kadar gezegeni Neptün'de sırlarla dolu bir dünyadır. Gezegenleri oluşturan gaz-toz bulutlarının Güneş Sistemi'nin dışındaki Uranüs ve Neptün gezegenlerini nasıl oluşturduğu halen bilinemiyor. Ancak önceki yıllarda yapılan çalışmalarda iki gezegenin daha iç kısımlarda oluşup bulundukları konuma ötelendiklerini içeren bir kuram mevcut. Bu kurama göre de Triton, Neptün gezegeninin çekimine kapılmış onun uydu haline gelmiş olabilir. Kuramı destekleyen ise az önce bahsettiğim Triton'un yörüngesi. Bir diğer kuramsa Neptün'ün Triton'un bir benzerini yutmuş olması. Yörüngesinin neden retrograt olduğu ve nasıl oluştuğu uzun yıllar tartışılmaya devam edecek gibi..

2706 km' lik çapında buzlarla kaplı bir yüzey var. Bununla ilgili görüntüleri Triton'un yanından geçen tek uzay aracı olan Voyager 2' den alıyoruz. Görüntüler incelendiğinde çarpma kraterlerinin sayısının düşük olduğu görülmüştür. Bu ayrıca geçmişinde yaşadığı tektonik aktivitelerin bir göstergesidir. Yüzeyindeki geniş göl alanlarını andıran yapılar geçmişinde buz volkanizmasının aktif olduğuna işaret etmektedir. Benzer yapılar Europa ve Ganymede uydusunda görülmesine rağmen buruşuk yapısı sadece Triton' a özgüdür. ( Bir kavunun dış yüzeyi gibi..)

Jüpiter' in uydusu Io'dan sonra jeolojik açıdan en aktif uydudur diyebiliriz. Altta su, üstte nitrojen buzuyla kaplı buz tabakasının altında sıvı azottan oluşabilecek bir deniz olduğu düşünülüyor. Sıvı azot mevsimsel döngüler ya da buz hareketlerine bağlı olarak yüzeye fışkırabiliyor. Voyager 2' yle izlenen volkanik şemsiye yapıları, Triton' un iç bölgelerinin halen sıcak olduğunu gösteren bir kanıttır. Ayrıca izlenen volkanik etkinliklerin, yerden fışkıran azot çıkışları ile aynı mekanizmaya sahip olduğu görülmüştür. Bu arada Voyager 2' nin geçişleri Lassel'in kanıtlamaya çalıştığı Neptün'ün görünmez halkalarını doğrulamıştır.

Triton -240 küsür derecesiyle Güneş Sistemi'nin en soğuk cismi olmaya adaydır. Voyager'in çalışmalarından önce uydunun bulutlarla kaplı olacağı öngörülmüş, ancak bu Voyager' la yalanlanmıştır. Günümüzde Triton'un son derece düşük yoğunlukta ve temel olarak azottan oluşan ince bir atmosferi olduğunu biliyoruz. Atmosfer yüzeye çok düşük bir basınç uygulamasına rağmen Triton'un yüzey detayları dinamiktir ve gayzerlerden çıkan koyu renkli maddeleri 150 km uzağa sürükleyebilmektedir.

Peki Triton' un sonu ne olacak? Spiral yörüngesi, retrograt hareketten dolayı içe doğrudur. Bu nedenle Neptün' e yaklaşma oranı 100 milyon yıl sonra "Roche limiti" denen yeri geçecek ve parçalanacaktır.

Yıllar sonra yapılacak misyonlar bize Triton uydusunun sırlarını çözmek için fırsat verecektir. Belkide sadece uzay araçlarıyla değil, insanlı misyonlarla bilinmeyenler gün yüzüne çıkarılacaktır. Kim bilir?


Gizemli Bir Dünya: Triton
                                                              Triton - Voyager 2
                                              

Devamı...>>

Satürn'ün Uydusu Mimas'taki Herschel Krateri

 Mimas üzerindeki bu devasa krater neden tuhaf bir renge sahip acaba? Satürn'ün küçük yuvarlak uydularından biri olan Mimas, tüm güneş sistemi içerisindeki en büyük çarpışma kraterlerinden biri olan Herschel Krateri ile gösteriş yapmaktadır.  Karşıtlığı artırılmış yapay renklerle sunulan bu görüntü Mimas'ın daha önce çekilen görüntülerinden alınan renk bilgilerini de içermekte olup, bir araya getirildiklerinde Herschel bölgesindeki rengin yakınlarda bulunan aşırı kraterli bölgeye kıyasla biraz farklı olduğunu açık bir biçimde gözler önüne sermektedir. Ortadaki bu renk farkı, Mimas'ın şiddet içeren tarihinde yüzey bileşenlerine yönelik ipuçları sağlayabilir. Mimas üzerinde 130 kilometrelik Herchel'i yaratandan daha büyük bir çarpışma olsa, büyük bir ihtimalle uyduyu tamamen yok ederdi.


Satürn'ün Uydusu Mimas'taki Herschel Krateri
                                     Cassini Görüntüleme Takımı, ISS, JPL, ESA, NASA
Devamı...>>

Io Uydusunun Yüzeyi

20. yüzyılın ortalarında İo'nun kutup bölgelerinin kırmızı renkte olduğunu ortaya koyan gözlemler yapılmıştır. Uzay sondası Pioneer 11 1970'lerdeki geçişi sırasında kutup bölgesinin, ekvator bölgesinin beyazımsı renginin aksine turuncu renkte olduğunu ortaya koymuştur. Ancak Pioneer'in bulguları bundan öteye gidememiştir.

Uzay sondası Voyager 1, 1979'da İo'nun yakınlarından ilk resimlerini gönderdiğinde, bilimadamları İo'nun yüzeyinde neredeyse hiç karater bulunmadığını gördüler. Voyager seyir mühendisi Linda Morabito, resimler üzerinde çalışırken yüzeyden püsküren bir "sorguç" farketti. Bilimadamları olası bütün kraterleri örten yoğun volkanik aktivitenin sebep olduğu oldukça genç bir yüzey buldular. Yüzeyde dokuz aktif volkan gözlemlemeyi başaran Voyager 1'in ardından Voyager 2, bunların sekizini gözlemledi. 

http://en.wikipedia.org/wiki/Io_%28moon%29

Galileo uzayaracı, 1995'te Jüpiter'e ulaştı ve 1999'un sonlarında İo'nun yanından geçti. Galileo, İo'ya diğer bütün sondalardan daha fazla yaklaştı, birçok fotoğraf çekti, püsküren volkanlar gözlemledi ve İo'nun Güneş Sistemi'ndeki kayaç iç gezegenler gibi büyük bir demir çekirdeği olduğunu keşfetti.


                                     Io uydusunun Galileo uzay aracından alınmış görüntüsü.. NASA



Devamı...>>

TrES- 2b: Karanlık Gezegen


Öyle bir gezegen düşünün ki aldığı ışığın %1' ini yansıtsın. Ejderha Takımyıldızında bizden 750 ışık yılı uzaklıkta yatan gezegen TrES- 2b kömürden daha siyah. Bu gezegeni çıplak gözle görebilseydik kara bir deve bakıyor olacaktık.

Gezegen karanlık ancak zifiri karanlıkta değil. Çok yüksek derecedeki sıcaklığı sayesinde kor parçasına benzeyen kırmızı ışıklar saçıyor.

Neden bu kadar koyu bir renge sahip acaba? Şu an bu soru yanıtlanamamış olsada TrES- 2b hakkında bilinenler az değil. Jüpiter büyüklüğündeki gezegen GSC 03549 - 02811 adındaki yıldızına sadece beş milyon km uzaklıkta bulunuyor. ( Dünya ile Güneş arasındaki uzaklık 150 milyon km.) Ayrıca gezegen Mars ve Dünya gibi taşlardan değil, gazlardan oluşuyor.

Atmosferinde yüzey sıcaklığı nedeniyle bulut oluşumunun pek de mümkün olmadığı görülüyor. Yıldızının yoğun ışığı gezegenin atmosfer sıcaklığını 1000 dereceden fazla sıcaklığa yükseltiyor. Atmosferinin titan oksit, potasyum ve sodyum gibi kimyasallardan oluştuğu düşünülen gezegenin neden bu kadar karanlık olduğu bunlara rağmen bilinemiyor..

Kepler Uzay Teleskobu'nun gözlemleriyle 2006 yılında keşfedilen gezegen, yıldızına kilitli kalmış. Bu nedenle bir yüzü sürekli yıldız ışığı altındadır.

Yazan: Taner Göçer


 TrES- 2b'nin temsili resmi

Devamı...>>