Astronomi Fotoğrafçılığı Yarışma Sonuçları


..
Astronomi Fotoğrafçılığı yarışmasının kazananları belli oldu

Tunç Tezel de var ....



Greenwich Kraliyet Rasathanesi’nin düzenlediği dördüncü geleneksel Astronomi Fotoğrafçılığı yarışmasına bu yıl rekor sayıda başvuru geldi. Hem fotoğrafçılıkla ilgilenen amatörler hem de profesyoneller, Güneş’in yüzeyindeki dev patlamalardan Kuzey Işıkları’nın büyüleyici yeşilliğine ve renkli toz bulutlarına kadar birçok görüntü yılın fotoğrafı olmak için yarıştı. Yarışmanın dört kategorisinin kazananları ve üç özel ödülün sahibi dün açıklandı. Kazanan resimler bugünden itibaren Greenwich Kraliyet Rasathanesi’nde sergiye çıkıyor. İşte birçok ünlü ismin jürisinde yer aldığı yarışmanın kazananları ve dereceye giremese de dikkat çeken adayları..

http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay.aspx?cid=59809&rid=4369&p=1&hid=21511986


Devamı...>>

DÜNYANIN EN KAPSAMLI UZAY SERGİSİ

21 EYLÜL 2012 EXPO CENTER MARMARA FORUM

http://ahumanadventure.com/exhibition

Uzay çalışmalarına yön veren Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi NASA’nın, insanoğlunun uzayla ilgili önemli adımlarını bir araya getiren sergisi "Nasa: A Human Adventure" Marmara Forum’da.

2.500 m2 büyüklüğünde Expo Center’a kurulan sergide, insanoğlunun uzaydaki 50 yıllık macerasını gözler önüne seren NASA koleksiyonuna ait uzaya gitmiş ve gelmiş 100’den fazla orjinal parça ve çok büyük objeler yer alıyor.
  

Devamı...>>

Asteroid Adlandırma Yarışması

Ümit Fuat Özyar "Astronomi Diyarı "sayfasından;
Dünya genelindeki tüm öğrencilere açık olan yarışmada amaç bir uzay aracı tarafından ziyaret edilecek astreoide (küçük gezegen) isim önerilmesi olacak. Bu kaya parçasının şimdilik oldukça teknik olan ismi ise “1999 RQ36”. Uluslar-arası gökbilimcilerden oluşan jürinin seçimiyle yarışmada birinci gelen öğrencinin önerdiği isim bu küçük gezegenin yeni ve resmi adı olacak. Yarışmaya 18 yaşından küçük tüm öğrenciler velilerinin veya öğretmenlerinin başvurusu ile katılabilecek.
Yarışmaya katılabilmek için son tarih 2 Aralık 2012’dir.

Devamı...>>

2013 Yılında Güzel Bir Gökcismi: PANSTARRS Kuyrukluyıldızı


Önümüzdeki yılın başlarında bir kuyrukluyıldız (KY) hem yere hem de Güneşe çok yaklaşacak. Merkür gezegeninin yörüngesinin içine kadar gircek olan PANSTARRS KY'ı çıplak gözle görülebilecek. 9 Mart tarihinde Güneşe 45 milyon km yaklaşacak olan bu güzel gökcisminin buz yapısının buharlaşarak geniş bir KY başı ve kuyruğu oluşturacağı tahmin edilmektedir. 

Ne kadar parlak olacağı konusunda kimse tam bir şey söyleyemiyor, çünkü KY'ların parlaklığını tahmin etmek çok zordur, bakarsın ikiye bölünebilir ve o zaman da sönükleşebilir. Fakat bazıları bu KY'ın Mart 2013 tarihinde Vega veya Arcturus kadar parlak olacağını ileri sürmektedir ki bu ise tam bir gökyüzü şöleni demektir.

Şu anda PANSTARRS kuyrukluyıldızı 12 kadir parlaklığında ve güney yarımküredeki amatörler önümüzdeki günlerde yaklaştıkça parlaklaşan bu KY'ı gözleme şansına sahip olacaklar. Kuzey yarımküredeki gözlemciler ise şimdilik elveda derken Porto Riko'daki Efrain Morales burada verdiğim görüntüyü 4 Eylül günü zorlukla çekti, çünkü cisim ufka çok yakındı ve batan güneşin ışıkları hala gökyüzünü aydınlatıyordu. Mart ayının son haftalarında Güneşe en yakın olduğu noktayı geçtikten sonra bizler de bu PANSTARRS Kuyrukluyıldızını görebileceğiz.


Prof. Dr. Ethem DERMAN
Devamı...>>

Mars'daki Mağaralarda Kim Yaşıyor?

Bu fotoğrafta Pavonis yanardağının eteklerinde görülen bu karanlık ve derin ender görülen jeolojik olguyu görüyorsunuz. Çapı 35 m ve derinliği 20 m olan bu oyuk kraterin nasıl oluştuğu yazı içinde anlatılmaktadır.
Bu fotoğrafta Pavonis yanardağının eteklerinde görülen bu karanlık ve derin ender görülen jeolojik olguyu görüyorsunuz. Çapı 35 m ve derinliği 20 m olan bu oyuk kraterin nasıl oluştuğu yazı içinde anlatılmaktadır.
Güzel bir başlık değil mi? İnsanı hemen okumaya davet eden bir manşet. Merak ettiniz değil mi? İşte bilim dışı insanlar da sizin beyninizle böyle oynuyorlar. Siz ister istemez böyle bir başlık görürseniz arkasında ne var diye merak ediyorsunuz ama bir yandan biliyorsunuz ki eğer Mars'da yaşam olsaydı bunu medyadan öğrenebilirdiniz.


Son katıldığım HaberTürkTV'deki programın bilim dışı konuklarından ikisi Mars'da canlıların olduğu, uzay araçlarının fotoğrafını çektiği bu mağaraların evlerin bacası olmasın dediklerini ve bir fotoğraf gösterdiklerini anımsayacaklar. Bilim insanları bu delikleri ne olduğu konusunda henüz bir yorumlarının olmadığını ama bana göre yeraltı sularının Mars yüzeyinde bu tür çökme meydana getirebileceğini söylemiştim.

Bu mağara ile ilgili bir şeyler yazayım düşüncesi ile Google'a Mars, hole ve cave sözcüklerini girdim, karşıma tam 6 300 000 web sayfası çıktı. Anvak üçüncü sayfada NASA ile ilgili bir sayfa çıktı. Bu ise bilim dışı insanların bu konuyu nasıl kaşıdıklarının bir sonucuydu. O nedenle her zaman söylerim internette doğru bilgi de çöp bilgi de vardır, kişi doğru bilgiye nasıl ulaşması gerektiğini de bilmelidir.

Bu uzun girişten sonra gelelim bu deliklere. Neden çoğul kullandım çünkü 2002 yılında Marsa gönderilen Odyssey adlı uzay aracındaki THEMIS kırmızıöte kamerası bu deliklerden altı tane keşfetmişti. Hatta onlara Dena, Chloe, Wendy, Annie, Abbey, Nikki ve Jeanne gibi isimler verilmişti. Bu delikleri, lava tübleri üzerine bir araştırma yapan 7. sınıf ortaokul öğrencileri bulmuştu. WikiPedia'da her deliğin Mars üzerindeki koordinatları var, baktığınızda deliklerin hepsi de Arsia yanardağının kuzey eteklerinde bulunduğunu görebilirsiniz.

Bu fotoğrafta 150 m çapında, enaz 178 m derinliğindeki Jeanne oyuk kraterini görmektesiniz. Güneş batarken alınan görüntüde oyuğun doğu kenarı kendini göstermekte ve ne denli dik olduğu anlaşılmaktadır.
Bu deliklerin çapları 100-252 metre arasında değişiyordu, NASA çalışanları bu deliklerin derinliklerinin de 73 ila 96 metre arasında değiştiğine inanıyorlar. Mars'da güneş battıktan hemen sonra yüzey hızla soğur, fakat mağara ağızlarında sıcaklık değişimleri o kadar hızlı olmaz. İnfrared kamera kullanıldığında geceleyin dahi bu mağara girişlerini görebilirsiniz. Aynı bölgenin gündüz çekilen fotoğraflarında gölge içindeki bu girişler kendilerini gösteriyordu.

Daha sonra Mars Keşif Uydusu üzerinde bulunan yüksek ayırma gücüne sahip HIRES kamerası ile alınan fotoğraflar yukarıda sözünü ettiğimiz türden kişilerin yeni yeni senaryo kurmalarına neden oldu ama bu son gelen fotoğraflardan artık onların birer mağara girişi olmadığı, tam tersine yüzeye dik derin oyuklar olduğu saptandı.

Hawaii'deki bir çok yanardağın eteklerinde de benzer kraterlere rastlanmış ve bu tür çukurlara “oyuk krater” denilmiştir. Nedeni yanardağ yakınındaki yüzeyin altında bulunan mağmanın soğuması sonucu meydana gelen çökmedir. Diğer bir neden de Mars'ın altındaki akarsuyun meydana getirdiği materyalin erimesi sonucu meydana gelen çökmedir.

HIRES kamerası ile uzaydan çekilmiş Mars'daki bir oyuk krater zinciri. Bu oyuklar optik yanılsama sonucu sanki birer tümsek gibi gözükür ama hepsi tümsek değil çukurdur.

Mars yüzeyinde her şeyi en ince ayrıntısına kadar gören HIRES kamerası daha sonraları bu oyuk kraterlerin bir zincirini de görüntüledi. Zincirden kastım bir sıra oyuk krater. Bilim insanları bu tür yapıların İzlanda da görüldüğünü vurguladı. Belirli bir türdeki kırılmalar, yüzeyin altında bol miktarda boşluk oluşturuyor. Daha sonra bu boşluğun üzerindeki materyal sıkıştığında çökerek oyuk krater zincirlerini oluşturuyor.


İzlanda'da görülen bu oyuk krater zinciri bir deprem kırığı ile oluşmuştur. Oyuklardan birinde ayakta duran kişiyi görebilirsiniz.
Dikkat ederseniz deprem Mars'da da var ama emin olmak için bir depremölçerin Mars yüzeyine yerleştirilmesi gerekir. Tam olarak incelemedim ama ümit ederim Meraklı bir de bu aletten taşıyordur. Son yapılan bir araştırmada Mars'da kıta hareketlerinin varlığı da saptanmıştı, tüm bunlar geçmişte depremlerin olduğu kesin ama büyük olasılıkla bugün de bu jeolojik etkinlik Mars'da devam ediyor.

Mars'da sıvı suyu krater diplerinde arıyoruz Meraklı onun için Gale kreterinin dibine indi, neden? Yüzeyin en çukur olduğu bölgelerde atmosfer basıncı daha fazladır. Yüzeyde atmosfer basıncı yeterli olmadığı için sıvı su yok. İşte bu derin oyuklar gelecekte Mars'a gidecek insanoğlu için onu güneş radyasyonundan koruyacak ve oyuk diplerindeki sıvı su büyük bir gereksinmeyi karşılayacak.

Evet TV programında bunları bilmediğim için dile getirememiştim ama eğer bir konuya meraklı iseniz araştırıp öğrenebilirsiniz. 148 milyon web sayfasına baktığınızda çeşitli uzaylı senaryoları ile karşılaşabilirsiniz ama önemli olan bilimi dinlemektir, bilimden nasibini almamış insanları değil.

Kaynakça:
http://hirise.lpl.arizona.edu/ESP_023531_1840
http://hirise.lpl.arizona.edu/ESP_011677_1655
http://hirise.lpl.arizona.edu/PSP_004847_1745
http://en.wikipedia.org/wiki/Arsia_Mons
http://www.marstoday.com/news/viewpr.html?pid=15398
http://www.msnbc.msn.com/id/6226157/


Prof. Dr. Ethem DERMAN



Devamı...>>

Gökyüzünün Güzellikleri: Batlamyus Kümesi

Batlamyus Kümesi (Rolf Wahl Olsen)
Batlamyus Kümesi (Rolf Wahl Olsen)

Yazıdaki güzel fotoğrafı görünce hemen okumaya başladım, kimdir bu güzel, gökyüzünün neresindedir diye merak ettim. Biliyorsunuz bu tür güzellere akıl almaz bir ilgim var. Sanki gökyüzüne elmasları sepmişler gibi, gözümü aldı her güzel gibi.



Bir de ne göreyim benim çok sevdiğim bir takımyıldaymış, Akrep takımyıldızı. Neden bunu severim gerçekten de ismine benzettiğim tek takımyıldız budur. Ne Büyükayı'yı ayıya benzetirim ne de Aslan'ı Aslan'a. Bu takım yıldızda her şey yerli yerindedir. Bugünlerde akşam saat 21 sıralarında güney ile güney-batı arasında görebilirsiniz, tabii İstanbul'dan değil, karanlık bir yerden ve ne kadar güneyde olursanız o kadar iyidir. Bu sene Topuklu yaylasında uzun uzun bu takım yıldızı seyrettim.


Gerçekten akrebin güzel bir başı vardır ve “akrebin alnı” anlamına adı Dschubba'dır. Tam ortasında ise Akrebin kalbi Antares, takımyıldızın en parlak üyesi olarak pırıl pırıl parlar. Ondan sonra uzun bir kuyruğu vardır ve kuyruk tam akrep kuyruğu gibi kıvrılır ve sonunda iki yıldızla biter. Bunlardan doğuda bulunanın adı Akrebin iğnesi (Shaula) diğeri ise akrep sokması anlamına gelen Lesath'dır. Tüm bu isimlerin Mezopotamya'dan geldiğini lütfen unutmayalım.

Yazıdaki bu güzel fotoğrafı Yeni Zelanda'da oturan gökyüzü fotoğrafçısı Rolf Wahl Olsen çekmiş. Büyük olasılıkla bu takımyıldızı o tam başucunda görüyordur, bizim gibi ufka yakın değil. Batlamyus açık yıldız kümesi Akrebin iğnesine yakın onun biraz doğusunda bulunuyor. Siz de karanlık bir yerden bakarsanız bu kümeyi farkedersiniz.

Gökbilim kataloglarında M7 veya NGC 6475 adı ile anılan bu kümeyi ilk kez antik çağlarda Batlamyus keşfetmiş ve bunun bir bulutsu olduğuna karar vermiş. Bir arada bulunan çok genç parlak yıldızlar ama gözümüze en parlak gözükeni gözün görme sınırında yani 5.6 kadir olduğunda dolayı. Daha sonra 1764 yılında Messier kataloğuna M7 olarak eklemiştir.

Kümenin içinde bugün 80 yıldız sayılmaktadır ve tamamı 1.3 derece içindedir. Kümenin uzaklığı 980 ışık yılı olduğuna göre bu 1.3 derecelik alanın uzunluğu 25 ışık yılına karşılık gelir. Kümenin toplam kütlesi ise 735 güneş kütlesine eşittir, bu ise bize küme yıldızlarının kütleli ve sıcak olduğunu göstermektedir. Hidrojen ve Helyum dışındaki elementlerin bollukları güneşimiz ile aynıdır ve kümenin yaşı 200 milyon yıl yöresindedir.


Prof. Dr. Ethem DERMAN


Devamı...>>

Güneş Sisteminin Yaramaz Çocukları


Üzerinde yaşadığımız güzel dünyamızın başına gelebilecek en kötü olay büyük bir asteroidin çarpmasıdır. Tüm dünyadaki teleskoplar hatta bizim TÜBİTAK Ulusal Gözlemevinde bu tür cisimler gözlenmektedir. Nedeni de eğer onların yörüngelerini saptarsak gelecekte bir çarpışma olacak ise bugünden bilebiliriz. Biliyorsunuz işte Apopsis asterodi 2036 senesinde yere şu kadar yakın geçecek diye gazete haberlerini okuyorsanız onun yörüngesini çok iyi saptadığımızdandır.

Yerle çarpışma olasılığı olan bu asteroidleri ikiye ayırdığımızı daha önceki yazılarımda bulabilirsiniz. Bunlardan birincisi “Yere Yakın Geçenler (YYG)”, bu grafikte mavi renkte gözterilmiş. İkinci grup ise “Potansiyel Olarak Tehlikeli” olanlar ki kırmızı renkte gösterilmiştir. Aslında ikinci grup YYG grubun bir alt sınıfıdır ve bunlar yere çok yaklaşan, yani yörüngelerinde dünyaya 8 milyon km'den daha yakın geçen cisimlerdir.


Grafiğin ortasında daha doğrusu bu kalabalığın ortasında sarı renkte güneşi görüyorsunuz. Onunla beraber gri renkte Merkür, Venüs ve Mars'ın yörüngeleri gösterilmiş. Yerin yörüngesi Mars ile Venüs'ün arasında yeşil renkle çizilmiş. Potansiyel tehlikeli olan asteroidlerin yerin yörüngesine benzer bir yörüngeye sahip olduklarını görüyoruz. Her ne kadar her biri bir nokta ile gösterilmiş olsa da dağılımlarından hemen anlaşılmaktadır.
NASA'nın kırmızıöte gözlem yapan WISE uydusu detektörünün soğutamaz hale geldiğinde derin uzayı bir kenara bırakarak güneş sistemindeki bu cisimleri gözlemeye başladı ve gözlediği tüm cisimlerin yörüngeleri saptandı. Grafikteki noktaların kaynağı WISE'ın bulguları. Burada sadece çapı 100 metreden büyük asteroidler gösterilmiştir.

Sakın bu grafiğe bakarak korkmayın, bu kadar kalabalıksa bir gün bize bir tanesi çarpar diye düşünmeyin. Küçücük cisimleri yerin yanında göstermenin başka bir yolu olmadığından göze böyle görülmektedir. Son yapılan hesaplara göre yörüngesi saptanmış hiçbir göktaşının önümüzdeki 300 yılda yere çarpma olasılığı yok. O zamana kadar gider bugünlerde herkesin merakı olan Meraklı'nın üstüne otururuz zaten :)

Prof. Dr. Ethem DERMAN
Devamı...>>

Gökyüzünün İlginç Cisimleri: TYC 8241 2652 Yıldızının Diskine Ne Oldu?

TYC 8241 2652 Erboğa takımyıldızında, bizden 460 ışık yılı uzaklıkta bir yıldızın katalog adı, o nedenle uzun, biz bu yazıda ondan sadece TYC yıldızı diye sözedelim. Bu genç yıldızın çevresi toz bir disk ile çevrili, Güneş sisteminin ilk zamanlarına benzediği için gökbilimciler yıldızı sürekli gözetim aktında tutmuşlar. Yıldızın yaşı yaklaşık 10 milyon yıl olarak tahmin ediliyor ve bu yaşta yıldızlar çevrelerindeki maddelerin tamamını temizleyemezler özellikle ekvator bögesinde kalan ve yıldızı saran toz diskini. Bu diskten dünyamız gibi kayalık gezegenler oluşur. Toz diskler kırmızıöte bölgede, özellikle 10 mikron dalgaboyunda ışıma yaptıklarından fotoğrafları bu dalgaboyuna duyarlı kameralar ile alınır.

İlk Kırmızıöte bölgede çekilen fotoğrafı 1983 yılına ait. Gökbilimciler Mayıs 2008 tarihinde Şilideki Gemini Gözlemevi teleskoplarından biri ile aldıkları görüntü 1983 görüntüsü ile aynı. Gözlemeye devam ediyorlar ve Ocak 2009 da tekrar TYC yıldızını görüntülüyorlar ve ilginç bir durum ile karşılaşıyorlar. Disk ortadan yok olmuştur. Evrende hiçbir şey bu kadar hızlı gelişmediği için kendilerinin bir hata yaptığından şüpheleniyorlar ama olayın gerçek olduğu ortaya çıkıyor, çünkü NASA'nın WISE adlı Uzay teleskobu ile alınan kırmızıöte görüntüsünde de disk görünmüyor.

Bu toz disk nereye gitti, acelesi neydi diye sorarsanız gökbilimcilerin bu konuda da çeşitli modelleri vardır. Bu modellerden birinin adı “Çarpışma Heyelanı”, buna göre disk içinde iki büyük cisim çarpıştıklarında çevrelerine çok ince toz parçacıkları püskürtür. Yıldızdan çıkan elektromanyetik ışınımın basıncı bu ince tozları sistemin dışına atar. Bu süreç diskteki diğer parçacıklara da uygulanır ve çarpışma heyelanı çok hızlı olur. Bu araştırmadan çıkaracağımız önemli sonuç evrenin kırmızıöte bölgede gözlenmesi bize çok şey öğretir ki bu nedenle DPT desteği ile 4 metrelik teleskobu ile Doğu Anadolu Gözlemevini kurmaya çalışıyoruz.



Prof. Dr. Ethem DERMAN
Devamı...>>

Pluto'nun Beşinci Uydusu Bulundu


Hubble Uzay Teleskobu keşiflerine devam ediyor. Pluto'nun dördüncü uydusunu da bulmuştu. Bu uydu çok küçük ve düzensiz bir şekle sahip, 12x33 km boyutlarında, yani yumurta gibi diyebiliriz. Haziran ayının son günlerinde ve Temmuz ayının ilk günlerinde çektiği dokuz görüntünün analizi sonucu beşinci uydu bulundu. Amerikalı gökbilimciler Pluto'ya hala gezegen demekte ısrar ediyorlar ve bu cisimle ilgili araştırmalarına devam ediyorlar. Bu konuda çalışan bir araştırmacı takımı Pluto'nun uydularının kökenini yine o bölgede var olan ve Pluto büyüklüğündeki bir gökcismi ile çarpışması sonucu meydana geldiğine inandıkları için bu gözlemi yaptılar ve bu şekilde beşinci uyduyu buldular.


Geçtiğimiz yıllarda Pluto'yu incelemek için atılan Yeni Ufuklar (New Horizons) uzay aracı 2015 yılında bu cüce gezegenin yanından geçecek, çevresinde bir yörüngeye girmeyecek. Bu küçük uydunun bulunması Yeni Ufuklar ile çalışan gökbilimcilere yararı fazla olacak çünkü ona göre yönlendirecekler. Bu uzay aracı saatte 54 000 km hızla Pluto'nun yanından geçeceği için çevrenin çok iyi bilinmesi gerekiyor, küçük bir göktaşı ile çarpışması dahi uzay aracını yokeder. Son bulgulardan sonra Pluto çevresinde bol miktarda küçük parçacıkların olduğunu yani onun da bir anlamda halkası olduğunun belirteci.

Pluto cüce gezegeninin ilk uydusu 1978 yılında bulundu. Çapı 1040 km olan Charon Pluto'ya çok yakındı. Yani Pluto üzerinde oturursanız gökyüzünün yarısını kaplıyordu, tabii kimse oturmadı orada. 2005 yılında yine Hubble Nix ve Hydra (çapları sırasıyla 32 ve 113 km) uydularını buldu. Geçtiğimiz yıl hemen hemen aynı günlerde yine Hubble çapı 13 ile 34 km arasında olduğu tahmin edilen P4 uydusunu bulmuştu. Bir anlamda yeni bulunan P5 uydusu, P4 ile aynı.

Pluto Güneşe ortalama olarak 5.87 milyar km uzakta, yani GüneşDünya uzaklığının 39 katı. Hubble bu fotoğrafı 5.7 milyar km uzaklıktan çekti ve düzensiz şekle sahip beşinci uyduyu buldu. Bu uzaklıktan bu kadar küçük bir gökcismini görmesi aslında olayın en ilginç yanı. P5 uydusunun çapını ortalama 20 km alırsak ve bir nohut büyüklüğünü de 0.5 cm alırsak bu demektir ki Edirnedeki bir fotoğraf makinesi Hakkari'deki bir nohot tanesini görebiliyor. İşte buna kameranın ayırma gücü diyoruz.


Prof. Dr. Ethem DERMAN
Devamı...>>

Venüs Geçişini Kaçırmayın

Uğur İkizler'in teleskobundan 8 Haziran 2004'deki geçiş. Diğer fotoğraflar ve açıklamalar için: http://www.ikizler.org

Bir gezegenin Güneş'in önünden geçişini izlemek hoş bir gökbilim olayıdır. Elbette böylesi bir geçişi ancak Merkür ve Venüs ile izleyebiliyoruz. Merkür Venüs'e göre daha küçük ve daha uzak olduğundan en ilginci Venüs'ü izlemek olacaktır. Bu geçiş sayesinde de Dünya ile Güneş'in arasındaki büyüklük farkını da daha net görebilirsiniz. Elbette arada uzaklık farkı var: Güneş yaklaşık 150 milyon km ve Venüs ortalama 45 milyon km uzağımızda yer alır. Bu da aslında Venüs'ün Güneş'e göre büyüklüğünün biraz daha küçük olması demektir. Her ne şekilde olursa olsun bu haliyle bile Venüs ve Dünya Güneş'ten çok ama çok küçükler.

Venüs geçişi 6 Haziran sabahı Güneş doğmadan önce başlayıp Güneş doğduktan 6 saat sonrasında kadar sürecek. Yapmanız gereken varsa teleskopunuza bir güneş filtresi takarak izlemek. Eğer yoksa aşağıdaki bağlantılardan basit bir gözlem aracı yaparak bu eşsiz ve bir sonraki 2117'de gerçekleşecek geçişi kaçırmamak.

Ayrıntılar için:



Devamı...>>

Şeytan Yıldızını Tanıyor musunuz?

Prof. Dr. Ethem DERMAN'ın izniyle...

Tanıdığınızdan eminim ama yine de bu konudaki yeni bilgiyi vermek istedim. Bu yıldıza aynı zamanda “Şeytan Başı” veya “Şeytan Gözü” de denmektedir. Kahraman takımyıldızının ikinci parlak yıldızıdır ve birinci parlak yıldızın güney batısında yer alır. Tüm mitolojilerde yeri vardır ve adı da eski uygarlıklardan gelmektedir. Parlaklığı 2.1 kadirdir ama dönemsel olarak sekiz saat süre ile parlaklığı 3.4 kadire kadar düşmektedir. İşte ışığı değiştiği ve Perseus (Kahraman ) masalları yüzünden bu adı almıştır. 1700'lerde örten değişen bir çift yıldız olduğu anlaşıldı ve daha sonra da gözlenen ilk tayfsal çift yıldızdı.




Bu yıldızı yakın zamanda çalışan finlandiyalı gökbilimciler ilginç bir bilgi ortaya koydular. Kahire Takvimi olarak bilinen bir papirüs'de ileri sürülen iki dönemden birinin Ay ile ilgili ama diğerinin şeytan yıldızının dönemini gösterdiğini ortaya attılar. Bundan tam 3200 yıl önce Mısırlılar şeytan gözünü gözlemişler ve dönemini saptamışlar, verdikleri dönem 2.850 gündü. Bugün çağdaş tekniklerle gözlenen sistemin dönemi ise 2.867 gündür. Örten değişen çift sistemler birbirlerine yakın olduğu için bileşenler arasında kütle transferi olur ve bu da sistemin döneminin değişmesine neden olur. Aynı zamanda doğan bileşenlerden büyük kütleli daha çabuk evrimleştiği için Roche şişimini doldurur ve birleşenine madde atar. İlginçtir ki bu sistemde madde atan bileşenin kütlesi daha küçüktür!


Bu sistemin mitolojik öyküsü çok uzun olduğu için bu yazıda değinmedim. Dürbünsüz, teleskopsuz görülen bu Şeytan'ın başı mı gözü mü herneyse siz hiç gözlediniz mi? Ama siz hemen tanıdınız değil mi Şeytan Yıldızını?

Devamı...>>

Satürn Yörüngesinde Bir Yumurta: Methone

Prof. Dr. Ethem DERMAN'ın izniyle...


Bu yumurtalar uzayda ne arıyor diye sorarsanız kütlesi küçük olan gökcisimleri bir türlü küreselleşemezler. Methone da bunlardan biri. Satürn çevresinde çalışmaya giden Cassin uzay aracının ilk bulduğu uyduydu. Bu uyduyu fotoğraflamak uzay aracının yörüngesi açısından zordu ama bilim insanları uyduyu Titan'a yönlendirdiklerinde 20 Mayıs günü Methone'un 1900 km yakınına geldi ve görüntüledi. Uzunluğu 3 km olan bu uyducuğun yüzeyindeki ayrıntılar fotoğrafta pek belli olmuyor. Satürn çevresinde 1 günde dolanan bu uyduyu hemen yakınında bulunan Mimas uydusu sürekli olarak tedirgin etmekte ve yörünge parametreleri az da olsa değişmektedir. 



Bu uydunun adını 2005 tarihinde Uluslararası Astronomi Birliği IAU koydu. Yunan mitolojisinde Uranüs'ün kanından döllenen, yeryüzünü simgeleyen tanrıça Gaia'nın çocukları ki hepsi Trakyalı devdi. Bunların en yaşlısı olan Alcyneus'un 7 güzel kızı vardı ve adları Alkippe, Anthe, Asteria, Chthonia, Drimo, Methone, ve Pallene. Olimpos dağındaki tanrıların savaşı sırasında babaları Herakles tarafından öldürülünce yedi kızkardeş kendilerini denize atmışlardır. Bunu gören denizler tanrısının eşi ve aynı zamanda deniz dibi tanrıçası Amphitrite onları buz kuşuna çevirmiştir. İşte Satürn'ün uydularından üç tanesi Anthe, Pallene ve Methone'nin adları buradan kaynaklanmaktadır.

Devamı...>>

Yaz Saati, Kış Saati ve Biyolojik Saat

Prof. Dr. Ethem Derman'ın izniyle...

Yılda iki kez saatlerin ileri-geri alınması biyolojik saatimize etki ettiğinden psikolojik ve sosyal yaşamımızı etkiliyor ayrıca ekonnomiye de etki ediyormuş. Bu saçmalığı her yıl yaşıyoruz ve biz yaşayanlar aslında nefret ediyoruz bu değişimden. Tüm dünyada yaz saati uygulamasından vazgeçen ülkelerin sayısı da azımsanmayacak sayıda. İşte son zamanlarda bu yaz-kış saati olmasın diyenlerin sayısı da ülkemizde arttı. Meclisimizin dilekçe momisyonu da toplanmış ve tüm kamu kurumlarının görüşünü alarak artık sürekli olarak yaz saatinin kullanılması için öneride bulunmuş ve bir milletvekilimiz de kanun taslağı hazırlamış. Bakınız; http://www.tbmm.gov.tr/komisyon/dilekce/belge/kararlar/d23/gkcetvel29.pdf Bu konuda en kapsamlı incelemeyi ise Enerji bakanlığı yapmış ( http://www.enerji.gov.tr/duyurular/Ileri_Saat_Uygulamasi.pdf )



Bu dökümanları incelediğinizde Iğdır'dan geçen 45 derece doğu boylamı yani yaz saati sürekli kullanılsın isteğinin iki temel gerekçesi var. Birincisi bir çok ülke kendisinden değil daha doğusundan geçen boylamı esas alması, ikincisi ise enerji tasarrufu. İlk gerekçe doğru, ülkelerin çoğunda çalışan insanlar karanlıkta mesaiye başlıyorlar. Neden diye düşününce pek bir yanıt bulamıyorsunuz. Doğu ülkelerinde sabahleyin kalk, çalış diyen bir yönetime bağlayabilirsiniz, batıda ise akşamı erken yaparak eğlenmeyi mi istiyorlar diye düşünürsünüz. İkinci gerekçe üzerinde bir çok tartışma var. Dilekçe komisyonunun dökümanında 1984 yılında yaz saatine geçerek ne kadar elektrik tasarrufu yapıldığı yazılı, sadece binde beş (0.005) düzeyinde. Benim de hiç bir zaman aklım almamıştır bu tasarrufu zaten ama bu tasarruf varsa da çok küçük. Dolayısıyla ülkelerin çoğunun doğu boylamları seçmesi de enerji tasarruf etmek için değil.

Fotoğrafın üstündeki parça 30 derece boylamı aldığımızda, alttaki kısım ise 45 derece boylamı aldığımızda ülkemizde güneş ışığından en çok yararlanan bölgeleri gösteriyor, Doğal olarak ülkemizin batısı ile doğusu arasında 1 saat 16 dakika fark olduğu için veya 2000 km genişliğinde bir ülkemiz olduğundan güneş ışığından kışın ve yazın yararlanan bölgeler de farklı oluyor. Aslında sürekli olarak ABD'de ve Avustralya'da olduğu gibi iki farklı saat kullanmamız gerekir ama bu bizi iyice kaosa sürükler. Ekonomistlere göre kış saati kullandığımızda Avrupa ülkeleri ile yaz saati kullandığımızda ise doğu ülkeleri ile ekonomik faaliyetlerimiz daha kolay oluyormuş. Yani iki arada bir derede kalmışız da haberimiz yok.

Herkese sormuşlar, güya halka anket de uygulamışlar ama bir gökbilimciye sormamışlar. Bana kalırsa en iyisi yaz-kış saatinden vazgeçmek, bütün yıl aynı saati kullanmak. Peki hangi boylamı temel almamızı öneriyorsun diye sorarlarsa ne 30 ne de 45 dereceyi 37.5 dereceyi öneririm, tam ülkemizin ortasından geçen. O zaman Greenwich ile saat farkımız 2.5 saat olur. Buçuk da nereden çıktı derseniz ülkemiz için en hayırlı olanı budur. Peki başka böyle buçuklu kullanan var mı? Evet var, Hindistan, Venezüela, İran, Myanmar ve Avusturalyanın bir bölümü. Eğer sürekli olarak yaz saatini kullanırsak 21 Aralıkta Edirne'de saat 8:30'da, Ankara'da 8:00'de güneş doğacak. Edirne'deki memur arkadaşı düşünebiliyor musunuz? Güneş doğmadan 1 saat önce kalkacak, karanlıkta çocuklarını okula bırakacak ve işyerine geldiğinde güneş daha yeni doğuyor olacak. Halbuki benim önerim biraz daha insaflı yani sadece yarım saat.

Siz ne dersiniz? Düşüncelerinizi yorum bölümünde anlatabilirsiniz. Ben emekli olduktan sonra biyolojik saatim bozuldu sabah 4'de yatıyorum, öğlen 11'de kalkıyorum ama sizler biyolojik saatinizi koruyun.

Prof. Dr. Ethem DERMAN


Devamı...>>